-
1 bilmek
vt1) wissenbildim bileli seit eh und jebir şeyi adı gibi \bilmek ( fam) etw nur zu genau wissen2) ( tanımak) kennenbir şeyi avcunun içi gibi \bilmek ( fam) etw wie seine Westentasche kennen3) ( elinden gelmek) könneniyi ütü bilir sie kann gut bügelno ( çok iyi) Almanca/Türkçe bilir er kann (sehr gut) Deutsch/Türkisch -
2 bilmek
bilmek <- ir> Sache wissen; Person und meist Inhalt kennen; Sprache können; sich verstehen (-i auf A), verstehen (- mesini zu …); sich besinnen (-i auf A); (-i jemanden) betrachten als (z.B. Freund);bildiğime göre soviel ich weiß;bildiğini okumak seinen Kopf durchsetzen;bildiğinden şaşmamak stur seinen Weg gehen;bile bile mit Vorbedacht; extra;bilemedin(iz) fam sagen wir (mal); ja sogar;bilmem hangi irgendein;bilmem kim irgendjemand;bilmem nasıl irgendwie;dinmek bilmiyor will nicht nachlassen (z.B. Wind) -
3 bilmek
знать* * *-i1) знать, узнава́тьbildiğime göre — наско́лько я зна́ю
bilmiş ol! — да бу́дет тебе́ изве́стно!
2) знать, уме́ть ( как делать)yüzmeyi bilmek — уме́ть пла́вать
3) по́мнитьben beni bildiğim gündenberi — с тех пор, как я себя́ по́мню
4) вспомина́ть, узнава́ть, отга́дывать, уга́дыватьbenim kim olduğumu bildin mi? — ты узна́л, кто я
5) предполага́ть, счита́ть, полага́ть, ду́матьben onu dost biliyordum — я его́ счита́л дру́гом
6) смочь (что-л. сделать)bunu yapabilirim — я могу́ э́то сде́лать?
••- bildiğinden kalmamak
- bildiğini okumak
- bildiğini yapmak
- bildiğini yedi mahalle bilmez
- bilemediniz
- bilemedin
- bilerek
- bilir bilmez
- bilmem hangi
- bilmem kim
- bilmem ne
- eskimek bilmemek
- sen bilirsin -
4 bilmek
1) знать, уметь,2) мочьyapa bilmek - мочь сделатьayta bilesiñ - можешь говорить -
5 bilmek
белү; тану -
6 bilmek
v. know, understand, be up, be up to, be wise to, wise up to, wise up, ken, savvy, wit* * *know -
7 bilmek
bizane)--------nasîn--------zanîn(dizane--------zanîn -
8 bilmek
Bilmək -
9 bilmek
В1) знать; узнава́ть2) с деепр. другого глагола на -a служит для образования формы возможности уме́ть, мочьyazabilmek — смочь писа́ть
3) уме́ть, знать как де́лать что-л.4) по́мнитьkendini bilmemek — быть без па́мяти
5) вспомина́ть; узнава́ть; отга́дывать6) предполага́ть, счита́ть, ду́мать7) понима́ть◊
bilémedin(iz) — допу́стим, да́же…◊
bilerek — наро́чно◊
bilmeden, bilmiyerek — не наро́чно◊
çok bilmiş — а) себе́ на уме́; б) не по лета́м развито́й [ребёнок] -
10 bilmek
-
11 bilmek
шIэн, ышIэн -
12 bilmek
ξερω, γνωριζω, κατεχω -
13 bilmek
wissen; können -
14 bilmek
أدركتعالمخبرفقهوعى -
15 bilmek
1. أدرك [أَدْرَكَ]2. تعالم [تَعَالَمَ]3. خبر [خَبَرَ]4. فقه [فَقِهَ]5. وعى [وَعَى] -
16 bilmek
"to know; to be acquainted with sth; to guess (right); to remember; to recognize; to consider, to regard as" -
17 bilmek
",-ir 1. /ı/ to know; to be informed of, be aware of; to understand. 2. /ı/ to know, recognize. 3. /ı/ to regard (someone) as: Onu düşman bildik. We regarded him as an enemy. 4. /ı/ to hold (someone) to be the accountable party: Senden başkasını bilmem. You´re the only one I hold accountable. 5. /ı, dan/ to suspect that (someone) did (something), think that (someone) is responsible for (something): Her şeyi benden biliyorlar. They suspect me of everything. bilemedin/bilemediniz at most. bilerek knowingly, on purpose. bilmeden not knowing, unintentionally. Bilmemek ayıp değil, sormamak/öğrenmemek ayıp. proverb It´s not a shame not to know; what is bad is not asking. bile bile knowingly; on purpose. bile bile lades with full knowledge of the disadvantageous consequences. bildim bileli for a long time now. bilir bilmez half-knowing, with insufficient knowledge. bilmezlikten gelmek to pretend ignorance. bildiğinden kalmamak/bildiğini okumak to insist on having one´s own way. bildiğinden şaşmamak not to be deflected from one´s plan, not to listen to others. bildiğini yapmak to (ignore advice and) do it one´s own way. Bildiğini yedi mahalle bilmez. colloq. He is very shrewd. bilmem hangi something or other. bilmem nasıl somehow or other. Bilmiş ol! colloq. Take note!/Hear this! " -
18 bilmek
bilmək -
19 bilmek
poznawać; umieć; wiedzieć; znać -
20 adı gibi bilmek
о́чень хорошо́ знать; знать, как свои́ пять па́льцев
См. также в других словарях:
bilmek — 12, 22, 38, 44, 63, 127, 212, 300, 332, 394, 425, 456, 510; I I, 22; II I, 20, 222, 233, 259 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
bilmek — nsz, ir 1) Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır. H. Taner 2) i Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak Yani kısacası … Çağatay Osmanlı Sözlük
işini bilmek — nereden, nasıl yararlanacağını bilmek, çıkarını bilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
antikasını bilmek — en iyisini bilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bal alacak çiçeği bilmek (veya bulmak) — çıkar sağlanabilecek yeri veya şeyi bilmek, bulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
cemaziyelevvelini bilmek — (bir kimsenin) bir kimsenin herkesçe bilinmeyen, geçmişteki her türlü yönünü veya kötü durumunu bilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ödev bilmek (veya saymak) — bir şey yapmayı kendisi için yerine getirilmesi zorunlu bir iş olarak kabul etmek, borç bilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakından bilmek (veya tanımak) — bir kimseyi, bir şeyi bütün özellikleriyle bilmek veya tanımak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kadrini bilmek — değerini bilmek, yararlanmak Onun kadrini iyi bilenler de var. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıymetini bilmek — önemini, değerini bilmek Güneş yalnız dirileri ısıtır. / Güneşin kıymetini bil. O. Rifat … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzının tadını bilmek — 1) güzel yemeklerden anlamak 2) her şeyin güzelini, iyisini bilmek, anlamak Demek sen artık ağzının tadını bilmiyorsun! Demek senin hiçbir zevkin kalmamış! A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük